Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden Sabahattin Ali, öykülerinde yoksul ve çaresiz kişilerin yaşamını toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla anlatmaktadır. Yazar, ezilen ve sömürülen insanların dramını yansıtırken toplumsal koşullara dikkat çekmektedir. Toplumsal olayların ürünü olan insanı anlatırken sınıf çatışmaları odak noktasıdır. Ezen- ezilen ve zengin-yoksul çatışması ele alınırken sosyal adalet sorununa işaret etmektedir. Bu çalışmada incelenen Kağnı ve Kanal öyküsünde yoksul kimselerin hayatında adalet mekanizmasının işleyişine dair sorunlar ele anlatılmıştır. Bu öykülerde köylünün yaşam mücadelesi tüm çıplaklığı ile ortaya konulmuştur. Dış gerçeklik ile iç gerçekliğin birbiriyle bağlantılı aktarıldığı öykülerde hem sosyolojik hem de psikolojik unsurlar geniş yer tutmaktadır. Çalışmamızda yazarın toplumcu gerçekçi yaklaşımının öykülerin temasına nasıl yansıdığı araştırılmaktadır. Toplumu iyi, güzel ve doğruya sevk etmek amacıyla yazdığını belirten yazarın edebiyata yüklediği misyonun bu öykülerde izi sürülmektedir. Kağnı ve Kanal öyküsünde uğruna mücadele edilen doğa ile insanın ilişkisine dair betimlemeler kurgunun gücünü ortaya koymaktadır. Çalışmamızda kişi ve mekân betimlemelerinin işlevi sorgulanmaktadır. Portrelerin sunumunda ideolojik kaygılar yerine estetik kaygıları ön planda tutan yazarın diğer toplumcu gerçekçi yazarlardan ayrılan yönlerine işaret edilmektedir. İki öyküde de yoksul, çaresiz ve umutsuz kişiler betimlenmektedir. Anlatıcı kişilerin yaşamına yön veren sınıfsal eşitsizliği ortaya koyarken sebep-sonuç bağlantılarına işaret etmektedir. Ezen- ezilen çatışmasının merkeze alındığı öykülerde ezilen sınıfın temsilcilerine odaklanma söz konusudur. Yazar, iktidar sahibi sınıfın temsilcilerinin güç kaynaklarını vurgulamaktadır. Öykülerde çarpık düzenin kuruluşunun kökleri irdelenirken köylülerin çektikleri çilelerin sebeplerine ışık tutulmaktadır. Çalışmamızda neden- sonuç ilişkisi irdelenmektedir. Yazarın basmakalıp sözler ve didaktik anlatımdan uzak durmasını sağlayan unsurlar ortaya konulmaktadır.
Sabahattin Ali, one of the most prominent novelists of Turkish literature, recounts the life of the poor and desperate people in his stories with a social realistic perspective. The author draws attention to social conditions while reflecting the drama of the oppressed and exploited people. The author depicts people as the product of social events and focuses on class struggles. While addressing the oppressed and rich-poor conflict the problem of social justice is pointed out. In the story of Kağnı and Kanal, which are examined in this study, the problems related to the functioning of the justice mechanism in the lives of the poor are discussed. In these stories, the peasants' struggle for life was revealed with all details. In the stories in which external reality and internal reality are interconnected, both sociological and psychological factors take a large place. In our study, it is investigated how the social realistic approach of the author reflects on the theme of the stories. Sabahttin Ali stated that he wrote in order to lead his society to the good, right and fine. The mission dedicated to his works can be traced in these stories. In the stories of Kağnı and Kanal, depictions of the relationship between man and nature which is fought for, put stress on the power of fiction. In our study, the function of person and place descriptions are questioned. In the presentation of portraits, the aspects of the author, who prioritize aesthetic concerns rather than ideological concerns, are distinguished from other social realistic writers. Poor, desperate and hopeless people are depicted in both stories. While denoting the class struggle which directs the lives of people, the narration points to cause-effect connections. In the stories where the oppressed-oppression struggle is centered, the focal point is the representatives of the oppressed class. The authors highlights the origins of power of the ruling class representatives.While the roots of the establishment of the distorted system is examined in the stories, the causes of the villagers’ sufferings are shed light on. The cause-effect relationship in the stories is examined in our study. The stereotyped words and the elements that keep the writer away from didactic expression are presented.